Akdağmadeni-Muşalikalesi köyünde köyün kuzeyinde bulunan yüksek bir tepe üzerinde kurulmuş, ufak bir kaledir. Gıyaseddin Keykavus (1237-1246) emirlerinden Necmed-din Bahramşah-ı Candar’a ait olan bu kale, tahminen XIII. Yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Yüksek kale duvarları moloz taş üzeri kesme taş kaplıdır. İçte bu taş dizileri tuğla gibi çaprazlama dizilerle sıralanarak zikzak duvar örtüsünü oluşturmaktadır. Batı ve Kuzey dış duvarlarda uzun dikdörtgen üç ufak burç vardır. Halen büyük bir bölümü ayakta kalan kale görülmeye değerdir.
Köyün kuzeyinde her tarafa hâkim bir kale (Muşali - Muşallim Kalesi) ile batı eteğinde kurulmuş iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan kaleye yakın olanı Ali Çelebi aşağıda olanı ise Mahmut Çelebi Türbesidir. Türbe içinde ve dışında birer mezar taşı vardır. Üzerindeki kitabelere göre türbe 871/1466 veya 875/1471 tarihleri arasında yapılmış olmalıdır. Her hangi bir süsleme unsuru yoktur.
Muşali - Muşallim Kalesi’nin batısındaki iki türbeden aşağıda kalanı, kubbesi yıkık türbedir. Yukarısındaki Muşali - Muşallimoğlu Ali Türbesi’nden farkı farklı yanı yoktur. Kubbesi ve üst kısmı yıkılmıştır. Türbe içindeki kırık mezar taşı üzerinde Kuran’ın 112. Suresi yazılıdır. Diğer ikisinde de merhumun adı ve ölüm tarihi yazılıdır. Büyük Emir Ali Çelebi’nin Oğlu Mahmut Çelebi’nin Oğlu Mahmut Çelebi Recep 882/1477 tarihinde yapılmış olabilir. Bu yapı Muşallim’in torunu Ali Çelebi’nin oğlu Mahmut Çelebi’ye aittir. Mezar odasının üzeri ardıç ağaçlarıyla kaplıdır.
Yöre halkının Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi Türbeleri ile ilgili bir efsane şöyle anlatılmaktadır: Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi Muşali Kalesi Düşmanların elinde iken burayı fethetmek için kalenin bulunduğu tepenin altında savaşırlarken, düşmanın biri Mahmut Çelebi’nin kafasını uçurur. Kafası yere düşen Mahmut Çelebi; yerden kafasını koltuğunun arasına alarak düşmanla savaşmaya devam eder. Bu durumu gören düşman paniğe kapılıp korkup kaçmaya başlar. Bu arada kadının biri Mahmut Çelebi’nin kafasının koltuğunun altında olduğunu görünce: “ Bakın, adam kellesi koltuğunda savaşıyor,” diye bağırır. Bunu Mahmut Çelebi’ de duyar ve durumu fark ettiği anda olduğu yere düşer ve şehit olur. Aynı çarpışmada Ali Çelebi’de şehit düşer ve Ali Çelebi ve Mahmut Çelebi’nin, şehit düştükleri yerlere kubbeleri de bulunan türbeleri yapılır. Fakat ertesi gün sabah bakarlar ki Mahmut Çelebi’nin Türbesi’nin kubbesi yıkılmıştır. Tekrar kubbesini inşa ederler, fakat ertesi gün gene aynı şekilde kubbesinin yıkılmış olduğu görülür. Bir kez daha kubbesi inşa edilir. Bu kez inşa eden ustaların o gece rüyalarına Mahmut Çelebi girer ve “ Benim gövdem üstünde başım yok, sizde türbem üzerine kubbe koymayın” der. Bu rüya üzerine artık Mahmut Çelebi’nin türbesinin üzerine kubbe yapımından vazgeçilir.